Bir dil öğrenmek, birçok insan için heyecan verici bir macera olabilir. Ancak, bir dilin temelini oluşturan diğer dillerle olan ilişkisi, bazen bu macerayı zorlaştırabilir. Bu yazıda, Almanca bilmeyen bir öğrencinin İngilizce bilmediği 42 kişilik bir sınıfta yaşadığı deneyimleri, karşılaştığı zorlukları ve bu süreçte nasıl başa çıktığını inceleyeceğiz.
Sınıfa Giriş: İlk İzlenimler
Sınıfa ilk girdiğimde, etrafımda 41 farklı öğrenci vardı. Hepsi, Almanca ve İngilizce konusunda farklı seviyelerdeydi. Bazıları akıcı bir şekilde konuşurken, bazıları temel kelimeleri bile telaffuz edemiyordu. Almanca bilmeyen biri olarak, sınıfta kendimi yalnız hissettim. Öğretmen, dersin başında kendini tanıttı ve ardından hemen dersin konusuna girdi. Anlamadığım birçok kelime ve ifade vardı. Gözlerim, ders kitabındaki metinlere odaklanmaya çalıştı, ancak bu durum beni daha da kaygılandırdı.
İletişim Zorluğu
Dersler ilerledikçe, öğrencilerin birbiriyle etkileşimi artıyordu. Ancak benim için bu durum oldukça zorlayıcıydı. Almanca bilmediğim için, sınıf arkadaşlarımla iletişim kurmakta güçlük çekiyordum. Onlar arasında konuşulan bazı kelimeleri anlıyor olsam da, cümle kurmak için gereken dil bilgisine sahip değildim. Arkadaşlarımın sohbetlerine katılmak istiyordum ama bu, dil bariyeri nedeniyle imkansız hale geliyordu.
Öğretmen ile İletişim
Öğretmen, öğrencilerine destek olmak için elinden geleni yapıyordu. Ancak, sınıf kalabalık olduğu için bireysel ilgi gösterememesi beni hayal kırıklığına uğrattı. Öğretmenin anlattıklarını anlamak için çok çaba sarf ediyordum. Derste not almak, genellikle karmaşık ifadeleri anlamak için yeterli olmuyordu. Bazen öğretmenden yardım istemek için cesaretimi topluyordum, ama bu durum beni daha da utandırıyordu. Kendimi ifade edememek, özgüvenimi zedeliyordu.
Arkadaşlık Kurma Çabaları
Almanca bilmediğim için sınıf arkadaşlarımla arkadaşlık kurmakta zorlanıyordum. Bazı öğrenciler bana yardım etmek istediler, ancak dil engeli aramızda bir duvar gibi duruyordu. Bir gün, birkaç öğrenciyle birlikte Almanca dersine ait bir grup çalışmasına katıldım. Onlar bana bazı kelimeleri öğrettiler ve ben de onlara İngilizce bazı kelimeler öğrettim. Bu durum, aramızda bir bağ kurmamı sağladı. Dil engelinin aşılabileceğini o an fark ettim.
Öğrenme Yöntemlerim
Almanca bilmemek, beni daha fazla araştırmaya ve öğrenmeye itti. Ders dışında, dil öğrenme uygulamalarından yararlanmaya başladım. İnternetteki kaynaklardan Almanca kelimeleri öğrenmeye çalıştım. Ayrıca, dil değişim programlarına katılarak, Almanca konuşan kişilerle pratik yapma fırsatı buldum. Bu süreçte, kendi başıma öğrenmenin zorluklarını daha iyi anladım. Öğrenme sürecinin bir yolculuk olduğunu kabul ettim.
Sonuç: Zorlukların Üstesinden Gelmek
Almanca bilmeden İngilizce öğrenmeye çalışmak, başlangıçta zorlayıcıydı. Ancak, zamanla bu zorlukların üstesinden gelmeyi başardım. Sınıf arkadaşlarımla olan etkileşimlerim, benim için büyüleyici bir deneyim oldu. Dil engelini aşmanın yollarını bulmak, bana azim ve kararlılık kazandırdı. Sonuç olarak, sadece bir dil öğrenmekle kalmadım, aynı zamanda sosyal becerilerimi de geliştirdim. Bu süreçte edindiğim dostluklar ve deneyimler, hayatımın önemli bir parçası haline geldi. Dil öğrenmek, sadece kelimeleri ezberlemek değil, aynı zamanda farklı kültürlerle etkileşimde bulunmak demektir.